
Özgürlüğün adı, akan kanlarımızın yaşamı, insanların direnişidir o. Boyun eğmeyen Türk Milleti’nin ektiği ağaçların meyvesi, özgürlüğü için gerekirse canını veren kuşun kanatları gibidir. Nasıl ki bir insan kolu olmadan tam değil, bacağı olmadan eksikse Türkiye’de Cumhuriyetsiz tam değil, hep eksik kalır. Nasıl ki bir kuş uçamazsa özgür olmaz, cumhuriyette uygulanmazsa avuçtaki kuş gibi tutsak kalır. Ama öyle olmadı. Avuçlarımızı öyle açtık ki yükseldikçe yükseldi, mutluluk çığlıklarını öyle bir duyduk ki, hürriyet için kanat çırpışları vatanımız topraklarında yankılandı.
Evet yeniden canlandığımız, gözlerimizin daha iyi gördüğü, kulaklarımızın daha çok duyduğu 29 Ekim 1923 yılı… Yüzyıllar boyunca dünyanın farklı yerlerinde sürekli acı çekmiş insanlar, yoksulluk görmüş, korku dolu yaşamış, baskı altında büyümüş kardeşlerimiz, analarımız, babalarımız bunları ortadan kaldırmak isteyen insanoğlu, Fransız İhtilali’nin başlattığı başkaldırı hareketini yıllarca benimsedi.Hayallerini gerçekleştirdi. Cumhuriyet bizlere adaleti öğretti, tek başımıza karar vermeyi, özgür olmayı, kanunlar çerçevesinde dilediğimizi yapmayı, geleceğimizi belirlemeyi, seçimlere katılmayı, hayatı yaşamayı öğretti. Merkezi halk olan bu yönetim şekli çok sevildi ve günümüzde hala devam etmekte. İnsanların en severek yaşadığı dönem cumhuriyetin uygulandığı dönem oldu. Atatürk sayesinde kavuştuğumuz cumhuriyet giderek, gelişerek, büyüyerek, yaşayış biçimini kısıtlamadan devam ederek sürdüğü için bana da güven ve huzur veriyor. Korkusuz, sorgusuz dışarı çıkmak, güvende olmak kadar büyük bir hak yok.
Ancak bütün bu güzel gelişmelere rağmen, insanlar arasındaki eşitliğin hiçbir ayrıma maruz kalmadan uygulanmasını, başkalarının haklarını kısıtlamadan yaşamayı istediğimi söylesem, biliyorum ki cumhuriyetin tadına varan hiç kimse buna karşı çıkmaz.
Toplumumuzda sık sık gördüğümüz, sürekli açık veren adaletsizlik, sınıf farkı oluşturmak isteyen insanlardan, bunlara karşı çıkan diğer insanlarla başkaldırı mücadelesine girmek zaten cumhuriyetin ta kendisi değil mi?
Yasenur UÇAR (12.Sınıf)