Aile Saadeti
Allah Teala’yı seven evliler, Rablarının sevgi kafesinden içtikleri için birbirlerine karşı da sevgilidirler, merhametlidirler. Yemeklerini beraber yerler ve yatağa beraber girerler. Çok duygusuz kadınlar vardır ki, hem kocalarını sevdiklerini iddia ederler, hem de bu hususu ihmal ederler. Kocalarına karşı yapılması lazım geleni esirgediklerinden nankörlerden, zalimlerden olurlar. (Hastalıklar, meşru mazeretler müstesna.)
Bilhassa kulluk hususunda yardımcı olmalıdır. Bazı kimselerin uykusu ağır olur, kolay kolay uyanamazlar. Tatlı bir lisanla uyararak namaza kaldırmalıdır. Seherlerde kalkıp ibadet edenler, Allah Teala’nın mümtaz, seçilmiş kullarıdır.
Herhangi bir yuvada Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uygun bir hayat yaşanıyorsa, hiç şüphe edilmesin ki, orada bulunanlar cennet hayatının zevkini dünyada tatmış olur. Sadırları inşirah halinde olup her şeyden zevk alırlar. Sevmekten, sevilmekten, yemekten, yedirmekten, giyimden, giydirmekten, hülasa bütün kulluk vazifelerini ifadan… Varlığı severler, yokluğu severler. Kulların ayıplarıyla meşgul olmazlar, çünkü daimi olarak kendi ayıplarını düzeltmeye uğraşırlar.
Allah Teala’nın emirleri tatbik edilmeyen, yaşanmayan bedbaht hanelerde ise dırdırlar, münakaşalar, bağırmalar, çağırmalar, karşılıklı hakaretler hiç eksik olmaz. Böyle bir hayatın ne zevki olur? Bu kötü haller, İslam dışı ve terbiyesi olmayan gafiller arasında çok görülür.
Kuru kıskançlık kafi değil.
Kadın zevki olmalı. Kendini sevdirmesini bilmeli… Bunun da yegane ilacı, kocasına karşı itaatli, şefkatli ve hürmetli olmaktır. Sebepli sebepsiz, dikbaşlı, inatçı olmak, hep kendi nefsinin ardında koşmak iyi netice vermez.
Bilhassa bir kaç çocuk sahibi kadınlarda, “Nasıl olsa işi sağlama bağladım.” kanaati hasıl oluyor. Kocalarına karşı, “Nasıl olsa benim nazarımla oynar, kendisine karşı lakaydiliğime razıdır.” görüşüne sahip oluyorlar. Zaman zaman içten içe üzülen, karısına karşı sevgisi azalan adamın karşısına kader bir kadın çıkarıyor. Kendisine karısından daha samimi, fedakar hareketlerde bulunuyor. Giyimi, kuşamı, süsü püsü yerinde…
Evindeni hayatından bezmiş bir halde gönlünü ona kaptırıyor. Kadının her hali onu adeta büyülüyor. Ona karşı sevgisi arttıkça artıyor. Öyle bir sevgi zuhur ediyor ki söküp atması imkansız… Deli divaneye dönüyor. Hülasa gönlünden evi, karısı, çocuğu, hepsi siliniyor. Bu hali gören akraba ve ahbapların gayretleri boşa çıkıyor. Sonunda istenilmeyen ayrılık….
Bazen kocasına bağlı, her bakımdan seciyeli, fedakar, hüsn-i ahlak sahibi kadınların pek ender olarak kocalarında da bu gibi haller oluyor. Sebebi, kadın-erkek aynı yerde çalışmalarından… Fransız edibi Pierre Loti, Türk kadını için der ki:
“Türk kadını; ince zekası, evinin temizliği, başörtüsünden terliğine varıncaya kadar, giyinmesindeki zevk-i selimi ile başka bir lemdir. Kocası, kendisinden o kadar mutlu ve mesrurdur ki, her akşam bir an evvel evine dönüp karısına kavuşmak için bir hayli sabırsızlık gösterir.”
Sağlam bir itikada sahip, namazını dosdoğru, vaktinde kılan, orucunu tutan, azalarını haramdan koruyan, anasının-babasının, kocasının hizmetinde bulunan, akraba ve komşuları ile geçimli olan kadın, ne şerefli ve hürmete şayan bir kuldur.”
Musa TOPBAŞ